Wikipedia

Arama sonuçları

Bu Blogda Ara

10 Aralık 2014 Çarşamba

İçimden Gelmedi

İçimden gelmedi şu satırları yazıp sizlerle paylaşmak,çünkü kendi içim rahat olmadan insanlara ne anlatabilirsin ki,neler neler geçti başımdan kim bilir son 2 ayda,kararlarım,kişiliğim,hayatım belkide çıkmaz yollara girdi bu süre içersin de,ama anladım ki sevgi denen şey her varlığın sahip olduğu bir şeymiş yani bazı insanlarda değil herkes de varmış bundan,kimisi iyi kimisi kötü yansıtıyor dışarı ama içlerinde sevgi kelimesi geçiyor,şahit olduklarımdan örnek verecek olursam;bir insan çocuğunu sever onu büyütür,bir insan köpeğini sever onu besler,bir insan çiçeği sever onu sular,bir insan insanı sever ona değer verir,bir insan kötülüğü sever sürekli ona çalışır ve daha nice bunun gibi örnekler çevremizde ve günlük yaşantımızda var fakat bizim fıtratımız da sevmek var iyi veya kötü,doğru veya yanlış ama var,peki hangimiz sevdiklerimize onu sevdiğini söyledi?Hangimiz yaratılanı yaratandan ötürü sevmemiz gerektiğini idrak etti?Hangimiz ayrımcılığın,ırkçılığın HARAM olduğunu biliyor.Ben sevmenin gerçekliğini her gerçekten görenlerdenim,sevginin sıcaklığını içimde hissedenlerdenim ama aynı zamanda sevginin verdiği acıyı da bilirim,bir tavsiye benden size şimdi en sevdiklerinize bir kez olsun sevildiğini hissettirin yada içinizdeki kötü sevgiye kulak verip kaybedenlerden olun.Saygılarımla...

2 Ekim 2014 Perşembe

Nasıl başlamalı

Nereden başlasam bilmiyorum,nereden çıktı bu acı bilmiyorum,neden beni buldu bu his bilmiyorum,ağladığımda göz yaşlarımı göremiyorum,Şimdi başlıyorum...

Yazarken aklama geldi ilk göz göze gelişimiz,kafam da silmiştim halbuki onunla olan hatıraları ama o anı silinmemiş hard diskten anlaşılan,biraz üstüne gittim anının,hatırladıkça anladım ki hatırladıkça dahada acım depreşiyor sonra geçiyordu fakat geçesi ye kadar bedenim her zerresinde acı hissediyordu,hakkım yoktu bunu kendime yapmaya,hakkım yoktu çevremdekilere acımı yaşatmaya,şimdi mutluyum,çünkü sildim her acının hatırasını,şimdi nemi yapacağım,oturup bir müzik açıp,şiir yazacağım,hayatta hep yapmak istediklerimi yapıp anı yaşayacağım,ağlayacağım da ama belli zamanlarda sevinçten ağlayacağım,mutluluk bana ağır gelecek ve ben ağlayacağım,bir şiir sıkıştıracağım yırtık bir sayfaya,sonra komedi filmleri izleyip güleceğim,ne biliyim hayatın bana yaşattıklarını şimdi gülerek geri alacağım,madem ben üzüldüm hep,artık bunları düşünüp düşünüp güleceğim,hayatın tam tersine güleceğim.Belki bu yazıyı yazarken bile ağlıyor olabilirim fakat ağlamazsam nasıl içimi dökerim ki,neyse oldu bitti artık bundan sonra önüme bakacağım ben artık hep gülecek ve eğleneceğim...

Geriye bir soru kalıyor,bundan sonraki bir ilişkiye nasıl başlayacağım,beni sevecek birini bulabilir miyim,yoksa gene bir acı dahamı yaşarım bilmiyorum,bilmekte istemiyorum,elbet birisi çıkar karşıma,Şimdi nasıl başlamalı yeni hayata  ?

29 Eylül 2014 Pazartesi

Masum Kedi

Hava soğuktu,masum kedi sokağın köşesindeki karton kutuda kıvrılmış uyumaya çalışıyordu,karnı yarı aç yarı toktu,fakat soğuk küçük bedenine ve mavi gözlerine yansıyordu,ilk defa terkedilmenin acısını yaşıyordu,güneş daha yeni yeni doğmaya başlıyordu,kedi kıvrıldığı yerden kalktı ve sokağın öbür ucundaki çöp konteynırına girdi,bir kaç parça yiyecek buldu ve afiyetle indirdi fakat içinde bir boşluk vardıki anlatmaya gücü yetmiyordu,sabahın erken saatlerine doğru artık yalnızlığı dahada iyi anlıyordu çünkü her sabah onunla buluşup deniz kenarındaki martıları seyrediyorlar onların şarkılarına eşlik ediyorlardı,ama ne olmuştuda bu hırçın kedi bir anda masumlaşmıştı?Kim işemişti bu vahşi cinayeti?Hangi yürek bu kediyi yalnızlığa mahkum etmeyi kaldırırdı?Peki şimdi ne yapacaktı bu masum kedi?

Gün ilerledikçe masum kedi yalnızlığını bir an dindirmek istedi ve ilk defa karşılaştıkları yere gitti,gözlerinden bir kaç damla yaş süzülmüştü,bütün benliğini unutup anılara daldı,hatırladıkça kalbindeki boşluk dahada büyüyor ve dolmayacak hale geliyordu,artık bitmeliydi bu yüzleşmeliydi gerçeklerle,ve onu görmeye gitti,karşıdan belirgin bir yüz olmasada kalbi onun olduğunu söylüyordu fakat ters giden bir şey vardı yanındaki kimdi?Bir başkasıyla oturmuş bakışıyordu kalbinin içindeki boşluğu oluşturan kişi,peki ne yapmalıydı şimdi karşılarına çıkıp iki çift sözmü söylemeli yoksa onun mutluluğunu bozmamak için gerimi dönmeliydi?İkiside değildi yüksekçe bir binanın tepesine çıkıp bedenini maddenin kucağına bıraktı,rüzgar tenine değdikçe garip ruhu dahada şairleşiyordu,kim bilirdiki onunda diğer şairler gibi sonradan kıymet bileceği aşağı düşerken bütün hayatı film şeriti gibi gözlerinin önüne geldi,son şiirini yadı kafasından ve rüzgara okudu,rüzgar hemen yaydı dünyaya o artık yoktu,bedeni yerin bir parçası olmuş ruhuysa garip bir şiirde yaşamaya devam edecekti...

Masum Kedi

Akşamın kör saatleriydi,hava soğuktu
Gözlerinden akan göz yaşları yanağında kurumuştu
Rüzgar onun şiirini dağıtırken
o çoktan yok olmuştu...

28 Eylül 2014 Pazar

Bana ulaşın

Arkadaşlar,abiler,ablalar,kardeşler eğer sevdiğinize veya çok yakın olduğunuz birine özel yazı istiyorsanız bana facebook'tan ualaşabilirsiniz sevginin ve değerin her zaman yanındayım,arkasındayım

https://www.facebook.com/ahmet.y.cicek
Tel:+90541 627 4458

Gördüklerim

Sıcak bir yaz günüydü,burdur sokaklarında bir arkadaşımın yanına gitmek için yürüyordum,hava sıcaktı okulun hemen karşısındaki cafeye giderek arkadaşlarımla buluştum fakat arkadaşlarımın arasında tanımadığım kişiler vardı,hemen tanıştım tanışmadıklarımla,birinin adı tolgaydı(daha önceden tanıyordum)değeride yengemiz zeliha,çok güzel insanlardı içleri dışları birdi bana göre aşklarını anlatmak mümkün değildi aslında,onları tanıdıkça sevgilerine şahit oldum,birbirlerine sımsıkı sarılan,her sorunla baş edebilek olan bir sevgiye sahipti ikiside,zaman zaman tartışıyorlardı elbet hatta kıskançlık krizleride oluyordu,ama sonunde gene yanyana ve beraberlerdi,bense özeniyordum bu aşka,onlar aşklarını daha ileri taşıdılar,öykü olan aşkları artık destan olmuştu dilden dile dolaşıp torunlarımıza kadar gidicekti belkide,onlar hala arkadaşlarım ve hala aynı güçte sevgiyle birbirlerine bağlılar.Bu aşkın ömür boyu sürmesi ve ilerde bir evin anahtarları ikisindede olaması dileğiyle,[Nazar Değmesin İnşallah]...

27 Eylül 2014 Cumartesi

İçimde bir sıkıntı var

Hala ne olduğunu bilmediğim bir sıkıntı var içimde,nasıl geçer ne zaman geçer bilmiyorum,ama ruhum sanki bir mengeneye tutturulmuş gibi sıkışıyor,aslında bir boşluk var diyebiliriz,hani yıldızlı bir gecede kapm ateşinde otuturken eksik olan tek şey vardır ya işte öle bir şey,sanki benimle olması gereken fakat şu an uzakta olan birisinin boşluğu var içimde,yemek masasındaki tuzluk gibi,arabadaki benzin gibi,yüzümdeki göz gibi tamam olaması geren bir şey yok şu an benim içimde,aklıma bir sürü düşünce geliyor fakat onları tamamlayacağım kişi şimdi çok uzakta.
Feryat etmek istemiyorum fakat beni bana getirecek kişi yok şu an varla yok arasında bir yerdeyim,uyuyorum uyanıyorum hayatı yaşamaya çalışıyorum fakat hep bir şeyler eksik kalıyor,ilham perilerim bile kaçmış şiir maya tutmuyor artık,aklıma gerliyor bazen burdan uzklaşıp tek başıma yaşamak,ama insan tek yaşayacak olsa Allah Hz.Ademin yanına Hz.Havva'yı yaratmazdı.Yani yalnız kalmak değilde uzaklaşmak aslında bana her saniye acı veren herşeyden bir anlık uzaklaşmak istiyorum yada karşıma öle biri çıksınki onunla her şeye varım.İçimde bir sıkıntı var diyorum ağaçlara,yapraklarını sallandırıp geçiyorlar,içimde bir sıkıntı var diyorum toprağa,bir fidan gösteriyor bana,içimde bir sıkıntı var diyorum bulutlara onlarda yağmurla cevap veriyor bana.
Dün gece çıktım sokağa ve yağan saf yağmurun altında ıslandım okadar güzeldi ki ayrılamadım hüzün damlalarından tabi sonra hasta olmiyim diye hemen eve geri girdim ama o an içimdeki sıkıntıyı doldurdu yağmur damlaları.
Son bir sözüm var şu içimdeki sıkıntıya''Bazen sıkıntıyı takmamak lazım,bende öle yapıcam''...

26 Eylül 2014 Cuma

Evin halleri

Sabahın ışıkları penceremin aralanmış perdesinden gözümü alıyordu,uyumamıştım bu gece sabahı beklemiştim,odamın genel görünüşü dağınıktı kapının arkasında bir sürü eşyalar asılı,duvar dibindeki sehpada bir radyo kısık seste eşlik ediyordu güne,yatağımın üstünde dolmuş kül tablası,bir sürü bitmiş sigara paketi,sağa sola atılmış izmaritler gözüme batıyordu,kalktım yataktan bir eşofman bulup giydim,mutfağa doğru ilerlerken geceden kalma çöpler hole saçılmıştı,mutfağa girdiğimde manzara anlatılmaz yaşanır bir şekildeydi,her yer tam anlamıyla pislikle doluydu,evde yalnızdım fakat gece bir şeyler olmuştu herhalde,buzdolabını açıp bir şişe maden suyunu kafama diktim,solona gitmekten korkuyordum çünkü görmek üzere olduğum manzaraya kalbim dayanmaya bilirdi,ürkek adımlarla girdim salona ama ilk defa şaşırmıştım salon temiz olmasından dahada iyi olan bir şey vardı,masada dumanı üstünde bir kahvaltı sofrası hazırlanmış birde not bırakılmıştı,anladım ki gece yalnız değildim,yemeğimi yiyip hemen evden ayrıldım,notu bırakanın yanına gittim bir teşekkürden sonra eve geri geldim,artık akşamın perdesi yavaş yavaş ışığı kapatıyordu,bir sonraki sabahı nasıl karşılayacaktım bilmiyordum...

24 Eylül 2014 Çarşamba

Bitmiş kamp ateşi

Nedense yıkıldı sarıldığım sevda,ne zaman hak etmiştim ki zaten sevmeyi,ama iyi oldu aslında çünkü acı denen şeyi damarlarımda hissettim,gönlüm bile kırıldı asırlık sabrım bile tükendi,nelerimi verdim bu aşk için ama neye fayda,neye yararmış bilmiyorum,dışarıya çıktım bu gün ilk defa kafam rahat şekilde,onu düşünmeden bir gece geçirdim,bilmediğim bir cafede bilmediğim insanlarla tanışıp kaynaştım,bir kaçta şiir sıkıştırdım,rahat bir uykudan sonra rahat bir güne yeniden uyandım,ama nedense onun bahsi geçtiğinde kalbimde bir hızlanma oldu,anlamadım çünkü silmiştim onu kafamdan ama beynim kalbime hükmedemiyor,unutmak dahada acıymış,sol yanım acıyor,geçermi ki acaba,unuturmuyum bilmiyorum ama zaman her şeyin çözümü,yazarken bile ellerim titriyor,kalbimin ritimleri gene bozuluyor,ama ben bir şairim ben hep acı çekmeye mahkumum galiba çünkü o anda yazılan şiirler dahada efkarlı oluyor,fazla vaktim kalmadı galiba,bedenim yorgun,ellerim nasırlı,kafam karışık,gözlerim dumanlı,aynı sevdadaki aynı hayatı yaşıyorum,ama bilmiyorum ilerde ne olur şiirli gözlerim,yazamıyorum senli düşünceleri kağıtlara çünkü düşman olmuş bakışların satırlarıma,aldırma sen bana çünkü gene sana olan nefretim kaplamış bedenimi,kalemim yorgun ve bitkin,artık son vermeliyim senli sayfalara,sen bir kamp ateşinin içindeki unutulmuş anılardan başka bir şey değilsin artık...

20 Eylül 2014 Cumartesi

Bir şairin gözünden

Henüz hislerini açmaya cesaret edemiyordu,kalbindeki sevgi
ne kadar büyük olsada durduruyordu onu reddedilme korkusu
ama ne kadarda güzel ve büyüleyiciydi o sanki gizli bir
hazine gibi,bilgisayarın başında onunla konuşuyordu,her an
söylemek için can atıyordu ve sonunda açıldı her şeyi göze alarak
acaba ne cevap verecekti sevdiği,korktuğu başına gelmedi
kabul etmişti teklifini,dünya onundu artık şiirler yazılıp
öyküler okunacaktı onun uğruna çünkü o seviyordu onu koşulsuz
günler geçtikçe dahada sabırsız oluyordu,çünkü o şehire gidip onu
görecek ve doya doya sarılacaktı yarine,o gün geldiğinde
yolculuk sanki hiç bitmemiş,zaman hiç geçmemişti,bir şekilde
buluşmak için evden ayrıldı ve bir müddet sonra onu gördü
vakit akşam olmasına rağmen güneş doğmuştu o gülünce içinde
adını koyamadığı bir heyecan hakimdi,el ele tutuşarak caddede
yürüdüler,dünya sadece onun etrafında dönüyordu sanki,tam 10
gün bir an ayrılmadan beraber eylendiler,işte o üzücü gün
gelmişti artık memlekete dönme zamanı,araya bir özlem girecekti.
Üzüntüsü yüzünden belli oluyordu,ondan bir dakika bile ayrı
kalsa özlüyordu peki bir buçuk ay nasıl geçecekti?Acaba sabrı
nereye kadar onu dizginleyecekti?Bu soruları bir kenara bırakıp
onu düşünmeye başladı günler geçtikçe daha özlüyordu hatta onu
delice arzuluyordu,aklına bir sürü şey geliyor fakat yapmaya
gücü yetmiyordu,çünkü onunda gücü sınırlıydı,bekledi fakat o
süre zarfında soğuk buzlar oturdu kalbine,dayandı,onun kokusunu
hala burnun direklerinde hissediyordu,ve işte geri dönme vakti geldi
sonunda ona yeniden kavuşabilecekti,doya doya sarılacaktı,gözlerine
bakıp onu sevdiğini haykıracaktı...

Peki ne olmuştu o eski yare?o yakınlık ne olmuşta kaybolmuştu
bedeninden,yoksa yanlış bir şeymi yapmıştı ona karşı,yoksa
aklına gelen başınamı gelmişti?Bir başkasımı vardı kalbinde?
Bilmiyordu fakat her geçen gün dahada huzursuz oluyordu,susuyordu.
Ama hala onu seviyordu ve öyle olmaya devam edicekti ne kadarda
sevgisine karşılık bulamasada,bir ümit belki sever diye bekliyordu.
Acı veren tek şey onu her gün hasretle anmasıydı,ne kadarda
yanında olsa....

A.Y.Ç > A.D.N.U.F

14 Eylül 2014 Pazar

No duygusal

Abi merhaba şimdi şu duygusallığı bırakalım artık yeter ya nereye kadar duygusal,şimdi biraz eğlence zamanı ki benim hayatım çok acımasızda olsa yapcak bişey yok.Şimdi şöyle anlatayım yolda yürürken karşılaşabileceğiniz en ilginç tipleri ele alalım;
1:Ergenuslar
2:Ağır abiler
3:Centilmenler
4:Yeni yetmeler
5:Yaşlılar
bu kadar yeter bence
1:Ergenuslar:hemen hemen her köşede,yolda,kız meslek lisesi önlerinde(özellikle tamda burda)karşınıza çıkabilecek tiplerdir,abi adamlar bir bakıyor sanarsın vücudunda bir delik var orda kız resmi var,hele bide okul çıkışına denk gelirsen yandın hepsi radar gibi sanki düşman gemileri sularımıza girmiş zayıf noktalarını arıyorlar,ya insan bi gözünü kaçırır ne bileyim izlerken nefes alır yok abi bun nasıl bir tekniktir görüş alanından çıkasıya kadar izliyo herif,daha bitmedi gözüne kestirdiğini bide takip etmezmi,ama kızlarında hakkını yememek lazım 30 santim etekle okula gelir,15 santim etekle çıkar sonra neden kavga çıkıyo,adamın bir yerinden kan alırlar kan.
2:Ağır abiler:abi bu adamların hakkı yenmez,ellerinde tespih,yanlarında çay birde pos bir bıyık işte sonra gelde bu adama yan gözle bak,bide delikanlı adamlar yani sıkıntın varsa hemen yardıma koşarlar,en önemliside arkanda ölümüne dururlar,kavgada güveneceğin varsa onlardır abi neyse bu konu baya uzun sonra sonra...
3:Centilmenler:Bu kısım genellikler bayanları ilgilendiriyor nedenmi bir bayan yolda bir şeyini düşürsün süpermenden daha hızlı bir şekilde  o şey yerden alınıp hemen teslim edilir,eskiden harbi centilmenler vardı şimdikiler yağ amaçlı centilmen bilmem anlatabildimmi ya aslında şimdi insanlara güven kalmadı kardeşim...
4:Yeni Yetmeler:He işte bu kardeşlerimiz(üniversiteden bahsediyorum,bizde o günlerden geçtik yani)hayatlarının en zor günlerini geçirmek için hazırdırlar nedenmi?Abi adamlar okulu bilmez tanımadıkları bir şehir efendime söyliyim daha neler neler,işte bu kardeşlerimiz hemen grup oluştururlar,tabi kızlar aynı şekilde,sonra zaman geçtikçe gruplar kız alıp verirler bir bakmışsın herkez birbiryle sevgili olmuş ki bunlar arasında her zaman saplar vardır(benim gibi :/)sonra bir bakmışsın adamlar olayın bilir kişisi olmuş çıkmış...
5:Yaşlılar:Yılların verdiği yorgunluk,anlına kazınmış hayat izleri ve hiç bitmeyen hayat öyküleri,evet tam yerine geldiniz,ah dedeler ah onlar var ya adamın dibi,neden mi otur yanlarına bir soru sor oda başlasın anlatmaya,al işte saatin nasıl geçtiğini anlamzsın çünkü adam işin bilmini çözmüş abi,her konuda her şekilde öğüt verilir,adam edilip tekrar teslim edilir(biraz slogan oldu ama)birde aşkları vardır onları ama eskiden olan yöntemlerle anlatırlır,kız kaçıranı sonra ne bileyim abi her türlü askerlik anısını ballandıra ballandıra anlatır onlar ama candır onlar ya neyse bu kadar yeter hadi bakalım...

12 Eylül 2014 Cuma

Yine Gece

Kalbimin derinliklerinde unutulmuş hikayeler,zaman engel olmuş bunca zaman,kimi bir anı kimiyse bir kabus olur gecelerde,uzandım koltuğa ve bir sigara yaktım yanımda ki sehpanın üzerinde tozlu anılarım,bir örümcek tavanda gezinirken yere düşüyor ansızın,kalbimin ritimleri bozuk olsada gönlümün duvarları taştan,hala o an ilk gözlerini gördüğüm o an,yüzümdeki garip gülümsemenin çizgileri hala duruyor,o hayatımdaki her ilk sanki,özlem denen katil bazen beni buluyor işte ama bilmiyorki hayat benim sevgimi,saçları ipek,gözleri inci,sözleri bal peteği,sevmeye dair her şeyim,sonra kalkıyorum onun hayali ile koltuktan geniş caddede bir tur atıp ışıksız bir yerden yıldılarla buluşuyorum sanki hepsi bana göz kırpıyor her yıldız onu hatırlatıyor,parlak ve eşşiz...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Kalbimin uçurumları

Derin ve karanlıktı bir zamanlar o gelmeden önce,o gelince silindi bütün kötü hatıralar sonra yükseldi orada ufak tefek binalar,bir cennete dönüştü adeta yemyeşildi ormanları o gelince ama özlem denen hastalık bitirdi gönlümün halklarını,kaldım onun özlemiyle icra bir köşede,elimde yoldan bulduğum bir gazete parçası haberler acı ve kanlı,onun özlemi yanında bir toz tanesi ben bir kalem alıp yazmaya başlıyorum onun için kalbimden dökülen kelimeleri ben kaçamıyorum yarim;senin özlemin bana dizgin vuruyor ben kayboldum senin aşkın içinde,zaman belki kalbime dizgin vuruyor ama gönlüm bedenimden ayrılıp sana koşuyor ve yıldızların ışığı dahada artıyor ama onlar senin yanında bir gök taşı,sen cansın,sen kansın,sen benim nefesim,hayatım,ömrüm,cennetim,zamanın,yaşam tarzım kısacası sen bensin,seni anlatınca kağıtlar kırışıyor sonra kalem ağlayarak döküyor seninle olan düşüncelerimi ama ben dayanıyorum yarim,sabrediyorum sensiz gecelere,sabrediyorum sen olmadan yazılan düşüncelere,ağlıyorum bazı gecelerde ama sadece sevinçten,kalbimde adına yapılmış nice anıtlar var ve sen kalbimin uçurumlarında gizlisin...

3 Ağustos 2014 Pazar

TOPRAK YOL

Sakin bir gece,yıldızlar bile uykuda,bulutlar son yağmur için hazırlanırken ben toprak yoldan ilerlemekteyim,üstümde bir ceket ve pantolon var ayaklarımda bir terlik,elimde sigaram var neredeyse bitmiş,son bir duman alıp atıyorum yere,bir çeşme kenarında durup biraz su içip soluklanıyorum,köpekler sahipsizce etrafta dolaşıp duruyorlar ürkütüyor havlamaları,sanki bir anda hepsi üzerime koşup saldıracaklar gibi hissediyorum,saatime bakıyorum hiç benim olmamış zamanda,aklımda hala sisli hatıralar ve beni derinden büyüleyen bir ses var,hava daha zifiri oldu,benim içim kadar olmasada beni rahatlatmaya yeter,bir yıldız ansızın kaydı bir anda,içimden onun adını geçirdim ve gözlerim doldu,toprak yola bir kaç damla göz yaşım döküldü,köye doğru yaklaştım,meydandaki lamba kesik bir şekilde ışık veriyor,benim pencerem açık duvardan dama tırmanarak pencereden odama giriyorum,resmi hemen yastığımın altında duruyor,uyumak için henüz erken ama onu düşünmek için geç kalmamalıyım,hayallerime dalıyorum onun resmine baktıktan sonra,gözlerim açık yıldızları izliyorum eminim onlarda beni izliyorlar aynı anda yarimde bakıyor çünkü,uyku yanımda uzanmış ve gözlerimin içine bakıyor,uyumak onun hayaline değişilir mi?Ama ben değişmem,onu düşünmeye devam ediyorum fakat bir anda bir silah sesi gecenin perdesini yarıp geçiyor,bir bağrışmadan sonra gene sessizlik perdesi çekiliyor geceye,bir sigara daha yakıyorum ve elime bir kağıt bir kalem alıp onun adınla yazmaya başlıyorum,neden mi?Toprak yolda onu özlüyorum...

25 Temmuz 2014 Cuma

Sokak

Issızdı çoğu zaman o ilk düştüğüm sokak,çakıllıydı yolları ve tek bir direk aydınlatırdı puslu ve sisli,hatırlıyorum da ilk kan damlası orasının beyaz toprağı üstüne düşmüştü,sonra bir araba yok etmişti kan izimi,kanatmıştı o sokağın pisliği,kiri,çamuru dizimi,ne anılarım vardı o sakakta nice aşıklarla beraber yürüyüp beraber ağlardık zamanla geçerdi acılar,çocukluğum ıssız ve saklı anıları içerisinde gizlemiştim çoğu sevdamı,kalbimin derinliklerinde bir acı vardı o sakakta otururken şimdiyse geriye sadece bir kaç dikiş izi var vücudumda,aslında kafamda bir sürü düşünce var hala o sokağın tozunu içime çekmek gibi bir hasret yatıyor ama cesaretim engel oluyor o hasrete,şimdi defterlerim de son kalan şiirlerime bakıp iç geçiriyorum,özellikle de o sokakta yazdığım şiirlere bakıp bir kaç damla göz yaşlarıma eşlik ediyorum sözlerimle,kapalı gözlerim hayallerim hala o sokakta kalmış,şiirlerim ışık saçan direkte altın harflerle kazınmış,aşk sandığım çocuk saklambaç oynarken uyuya kalmış,kaybolmuş bana eşlik eden bir kaç eski düşünce ve ben o sokak başında hala oturmaktayım....

Hüzünlü Şiirler

Hüzünlü hüzünlü defterimde kafiyesiyle durur onlar,sessizce.okunmayı hayal edip sevinirler kendi aralarında ama biriside çıkıp okumaz onları güzel olmadıklarından değil unutulduklarından,aslında onların hüznü sadece unutuldukları için,çoğu zaman oturur onları dinlerim karanlık gecelerde,sigaramın dumanı şiirlerimin üstünden uçarken onlarda bir nefes çekip efkarlanırlar,unutulmuş bir kaç şiir hüzünlenirler,son yazdığım şiir eskilerine bir kaç yeni şeyden bahsetmiş onlarda onları okuyan olmadığı için bilmediklerini söylemiş bunları duyunca içim parçalandı ve bir şiir daha yazdım şöle neşeli ve heyecanlı bir an sevindiler çünkü yüzlerinden kafiye akıyordu bir an.Şimdi şiirlerim eski defterlerimde kendi hallerinde duruyorlar bende bir karar verdim bir kitap çıkarıp onların yanlızlıklarını gidereceğim,çünkü söz verdim onlara onlar hemen inanırlar çünkü onlar hüzünlü şiirler...

22 Temmuz 2014 Salı

Kalmak lazım bu yaşta

Küçüklüğümüzü düşündüm de ne günlerdi be özgürlüğümün en doruğuydu bence çünkü hiç bir şeyi tam anlamıyla bilmiyordum sonra oyun denilen mükemmel ve çılgın şey hayatımın her karesinde vardı sonra bayramlarda para alırdık ne biliyim her kez başka bir gözle bakardı bana her şey benim içindi sanki hele o mahallede akşamları oynanan saklambaç,tadı hiç bir yerde yoktu nasılda güzeldi o günler,istediğimiz çoğu şey olurdu bir anda,ne istersek bize verirlerdi her zaman bir tölerans vardı o yaşımıza,bide sevimliydik biraz ablalar bizi öper ve severlerdi,sonra bir anda büyüdük ve her şey bir anda netleşti gözlerimizin önünde alınması gereken sorumluluklar  omzumuza bir yük gibi bindi hayat dahada sıkıcı ve sıradan olmaya başladı,hayat bu sefer çocuklaşıp oyunlar oynamaya başladı bana şimdi içimden diyorum da keşke hep o yaşta kalsam...

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Az Bile

Siz şereften yoksun adi herifler,kendi çocuklarınızın kafasına silah dayayıp tetiği çekebiliyormusunuz ki başkalarının çocuklarını gözünüzü kırpmadan öldürüyosunuz?Lan hayvanlar(hayvanlara hakaret oldu ama)sizin öldürdüğünüz insanların bir tırnağına bile denk gelmiyorsunuz ama kime laf anlatıyorum ki katiller,o füzelerinizi,silahlarınızı,tanklarınızın ucunu ağızınıza dayayıp ateşlesenize uğraştırmayın insanları pislik temizlemeye.Ama şunu unutmayın siz gibi şerefsizler oldukça biz gibi ''ADAMLAR''hep olucak,Filistindeki kardeşlerimizi daha ne kadar acıya boğacaksınız hodri meydan yiyosa gelin türkiyeye bir yan bakış atın yada ne biliyim,bi söz söyleyinde sizin attığınız mermi kadar müslümanın,türkün yani sizin gibileri öldürmekten zevk alan insanların ayakları altında çiğnenmek ne demek bi öğrenin,aslında ben hayvanlarla konuşmam ama sizin cinsiniz daha yeni çıktı piyasaya ondan bi uyarıyım dedim,Allah sizi nasıl biliyosa öle yapsın,

ŞEREFSİZ İSRAİL...

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Dinle

Derin derin baktı denize doğru,bir sigara çıkarıp yaktı,dumanı içine çekerken çok fazla hayal kurmuştu,hafif bir rüzgar esiyor saçlarını uçuruyordu hafiften,biraz sahilde yürüdü sonra bir kaya bulup oturdu,çantasından bir resim çıkardı ve gözleri bir anda doldu bir damla göz yaşı deniz suyuna karışıp yok oldu bir anda,elinde ki bandaja bakarak bir iç geçirdi sonra bandajı yavaş yavaş açtı elleri kesiklerle doluydu,yaraları henüz iyileşmemiş hatta kanıyordu oynadıkça,bembeyaz elbisesinin üstüne tam 3 damla kan damladı,kanın kırmızılığı adeta insanı büyülüyordu,bembeyaz elbisenin üstüne ne kadarda yakışmıştı sonra gözlerini kapattı ve denizin çılgın dalgalarını dinlemeye koyuldu,ne kadarda huzur verici bir sesti bu sanki bir bebeğe söylenen ninni gibi,saf ve temiz...
Bulunduğu kayadan kalkarak çıplak ayaklarıyla serin deniz kumlarında yürümeye başladı bu sahil onun tek sırdaşıydı deniz kabuklarıyla sohbet eder kumlara yaslar dı başını ağlamak için,ama şimdi bu sahil bile ona yabancı geliyordu halbuki daha dün buraya gelmek için kilometrelerce yolu aşmıştı,sahilin uzun kenarları arasında bir şey fark etti,kumların arasına saklanmış bir köpek yavrusuydu bu,ne kadarda kimsesiz ve çaresizdi,tıp ki şu an onun olduğu gibi kendine benzetmişti köpeği,köpeğin başını okşayıp kucağına aldı bir annenin çocuğuna baktığı şevkatle baktı o an,köpek bulduğu yeni dostunun üzüntüsünü fark etmişti,ağlamaklı bir sesle arkadaş oldu derdine,güneş artık yavaş yavaş batıyordu gökyüzü kızıl bir yazma gibiydi adeta saatlerce öle kalmasını dilerdi insan,güneş nazlı nazlı batmaya başladığında çoktan evine varmış hatta köepeği bile yerleştirmişti,ne olmuştuda bu üzüntü artmıştı,kim yapmıştı bunu,ay dede artık gezintiden gelmiş ve koltuğuna oturmuştu,yine aynı masalları anlatmaya koyulmuştu balıklara onlarda ay dedenin öykülerini her gece dinlemeye bayılırlardı ne kadarda konuşmasalar...
Zifiri karanlık denizi bir farklı yapıyordu sanki siyah bir gelinlik gibi kasvetli ve hırçın,işte yine ordaydı uykusu bile onu terk etmişti oda hemen sırdaşının kollarına atmıştı kendini,sırdaşıda onu kucaklayıp bağrına bastı,deniz bu gece baya hırçındı belliki birilerine fena kızmıştı çünkü dalgalarının çıkardığı sesler bir aslanınkine benziyordu,acaba denizdemi üzülüyordu onun haline yoksa sadece onu tesellimi ediyordu,kimse bilmiyordu bu kızgınlığın,kırgınlığın,üzgünlüğün nedenini ve atladı bir anda suya deniz bir anne gibi kucakladı onu ve kayboldu bir anda,ondan geriye sadece kumların üstündeki bir kaç sarı saç kaldı...

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Hadi bakalım

Bir tartışma konusudur muhabbetler,bazen bir konu açılır ansızın ve muhabbet koyulaştıkça tartışmaya dönüşür çoğu zaman konu önemli değildir maksat muhabbet olsun,bu tartışma son bulduğunda sıradan konuşmalara devam edilir,örnek vermek gerekirse;bir arkadaşınızla sohbet ederken bir anda fikir ayrılığına düşersiniz ve konuyu tartışmaya dönüştürürsünüz öle devam eder işte,aslında ben bu gün size başka bişey yazacaktım ama ilham perilerim ramazan diye işi bıraktılar bide utanmadan biz gelemiyeceğiz dediler bende kendi aklımdaki konulardan saçma sapan yazayım dedim öle işte,tamam tamam başlıyorum.

Bir kalem alın elinize bir de eskimiş ve sararmış bir yaprak,kaleme bırakın çizgileri,kelimeleri,şiirleri,resimleri,öyküleri kısacası kalemin yapacaklarını bırakın kalem yapsın sonra bir sigara yakın ve oturun sessiz bir yere,düşünmeyin başka bir şey sadece bırakın beyninizi aklınıza ne getirecek bakalım,sonra bir müzik açın çok hareketli değil çok slowda değil sakin bir müzik,işte o anda düşünün sevdiklerinizi,bir bardak çay koyun şöle içinizi ısıtacak tarzda ve rüzgarı dinleyin hangi haberleri var dünyadan sonrada gidin yatın yav
bu ne böle otur otur nereye kadar...

28 Haziran 2014 Cumartesi

Bak orda kalbim

Bak yarim bedenimden ayrılmış kalbim,üstünde senin ismin var,bir sandıkta,sandık biraz kirlenmiş sanki benim göz yaşlarımla,eski hatıralarımla ama sen tertemiz yaptın o kalbi şimdi al ve koy kalbinin yanına ve biraz sev o kalbi ki oda kurtulsun sensizlikten,kalbimin derinliklerine in yarim;senin inşa ettiğin muhteşem saraylarını biraz dolaş sonra soldaki ilk kapıdan içeri gir ve sandığın içindeki anahtarı al kalbinin içine ve unutma kalbimin sahibi,kalbim hep orda,bak kalbim orda

27 Haziran 2014 Cuma

Özlemek

Özledim seni,akşamların serin serin esen ayazı gibi,gündüzün yeni doğan genç güneşi gibi,baharın topraktan çıkan ilk fidanları gibi,bir çocuğun il hayata gözlerini açışı gibi kısacası seni sen gibi özledim ben doya doya sarılmak istiyorum il gördüm anda sonra öyle kalalım istiyorum saatlerce sonra akşam olsun biz aydınlatalım aşkımızla o karanlığı,sen hep gözlerimin içine bak ve konuşmadan duralım öylece,Özledim seni sanki yeni bir element bulmuş bir kimyager gibi,benzini biten arabanın benzinliğe kadar gitmesi gibi kısacası her şey gibi özledim ilk günkü gibi doyasıya özledim...SENİ ÖZLEDİM

25 Haziran 2014 Çarşamba

O geldi

Bir ışıkta gördüm ilk olarak gözlerini sonra o ışık büyüdü,büyüdü ve sen belirmeye başladın bütün bir halde hoş geldin yarim gönlüme,uzun zamandır kilitliydi gönlümün zindanları sen onları bir çilingir misali açtın,kalmadı gönlümde senin giremediğin kapı ben hala pısırık kalbimin seni karşılamasını izliyorum,özlemle dolu günlerim oldu benim,ağladığım geceler,çaresiz kaldığım caddeler ve daha nice hatıralar zayıf düşürdü bu bedenimi ama şimdi sen geldin ve bu cehennemden kurtardın beni hoş geldin ey yar,YÜREĞİME HOŞ GELDİN...

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Soma

Bir kahramandı onlar çocuklarının gönlünde,ama hayallerinde hep karaydı yüzleri,resimlerde özlemle anılır akşamları yemeklerde sandalyeleri boş kalırdı yerin metrelerce altında sadece ailesi için durmadan çalışırlardı ama hiç güneş uğramazdı sofralarına,onlar karanlık tünellerde durmadan çalışır bizim ısınıp evde yaktığımız kömürü durmadan çıkarlardı biz görmeden,nasılda bir çabaydı onların ki,biz paket paket alırdık kömürü onlarsa o kömürü bize ulaştırmak için durmadan çalışırlardı,ne facialara göğüs gerdiler kim bilir,ne ayrılıklar,ne özlemler yaşadılar kim bilir,şimdi onlar hastanelerde veya kara toprağın altındalar ama hep gönlümüzde kalacaklar şimdi açalım ellerimizi yaratana yalvaralım onlar ve aileleri için şimdi bırakın kendi işinizi,şimdi destek zamanı,şimdi dua edip yardım zamanı,haydi gönüllerimiz somada birleşsin onları anlatacak o kadar çok kelime var ki sayfalar yetmez

SOMADAKİ FACİADA HAYATINI KAYBEDENLERE ALLAH RAHMET EYLESİN
AİLELERİNE SABIR VE GÜÇ VERSİN...
HASTANELERDE YATAN ABİLERİMİZE ALLAH ŞİFA VERSİN                                                                                                                                                                      AHMET YASİN ÇİÇEK 

31 Mart 2014 Pazartesi

bir hikaye desek

Bir bir adımlarla ağacın yanına yaklaştı ve yapraklarından bir tane kopardı.önce elinde yaprağı inceledikten sonra cebine attı.tek hobisi vardı hayatta her ağaçtan birer birer yaprak toplayarak koleksiyon yapıp sergilemekti.bir kaç ağaç kalmıştı,on yıllık bir uğraştan sonra her ağacı tanımış ve örnek almıştı.artık son kalan yapraklar için düştü yollara dağları tepeleri aştı içindeki hırs ve heyecan dahada büyüdü yol aldıkça,işte sonunda bir şehire gelmişti.hemen çevreyi taradı daha sonra fidan satan dükkanları dolaşmaya başladı en sonunda tam ümidini yitirmek üzereyken iki kişinin arasında konuştukları şeye kulak misafiri oldu,bir ağaçtan bahsediyordu insanlar onlara göre kutsal bir ağaçtı bu daha sonra yol aldı o ağaca doğru aksiyon tutkunu mecaracımız,ağacı gördüğünde gözlerine inanamadı çocukluğunda resimlerinde gördüğü hatta bu hobiye aşık olmasının tek sebebi bu ağaçtı ağaç her dalında farklı bir yaprak barındırıyordu,kasabalıların bu ağaca taktığı isim ''cennet ağacı'' idi.çıktı ağacın tepesine şanslıydı aslında kimsecikler yoktu etrafında daha sonra aldı her yapraktan,koydu dikkatli bir şekilde çantasına ama her hikayenin bir sonu olur oda maceracımızın sonu belliydi ağaçtan inerken düştü yere,ve uçurumdan yuvarlandı vücudunun her bir parçası yapraklar gibi döküldü toprak ananın üstüne ve son bu hikayede bitti işte bazen mutlu bazen mutsuz bir şekilde...

27 Mart 2014 Perşembe


Bazen küçük bir dükkan bazen de büyük bir dükkan gibi caddelerde,ara sokaklarda,iş merkezlerinde,pasajlarda bulunur şimdi size anlatacağım şey berberler…
İlk önce kapıdan girdiğinizde karşılaşacağınız durum standart  bir karşılama olur,usta müsterisinin başında elindeki makasla şekil verirken bir yandanda arkadaki yaşlı amcalarla sohbet eder,çırak bir yandan yerlerdeki saçları temizler bir yandan da amcalara laf yetiştirir.oturursunuz boş bir koltuğa ve elinize bir gazete alıp okumaya başlarsınız daha sonra artık amcalara kulak asmaya başlayabilirsiniz…
Sıcak bir çay ikramında sonra yaşlı amcalar eskilerden girer sohbete ve askerlik anıları,çalıştıkları dönemler,ülke olayları karışır gider sohbet daha sonra zamanın nasıl geçtiğini bilmeden bir müşteri kalkar ve bir amca oturur koltuğa,ve işte berberliğin asıl zorluğu o anda başlar,yaşlı amca bir yandan sakalını düzelttirirken bir yandanda konuşmaya çalışır tabi bu arada yanağında ki buruşukluklar nedeniyle kesilir bir parça eti,hemen usta çaktırmadan bir çubuk üstünde tuz ve kimyasallardan oluşan bir karışımı basar yaraya,ama garip olan şudur ki sıra hiçbir zaman sana gelmez tam geldi dersin bir amca sıranı kapar ve’’olum sen gençsin bekleyiver’’der ve alır sıranı sende yine otutrursun yerine,çırak tanıdığınsa belki bir ihtimal bir yer kapma şansın olabilir ve sonunda oturursun yerine,ilk önce çırak ustadan önce bir güzel hazırlar seni alır eline tıraş makinesini ve başlar amaçsızca kesmeye çırak işini bitirince gelir usta itina ile başlar seni biçmeye kafanı hiçbir zaman kendin idare edemezsin usta nwe tarafa derse o tarafa döndürmek zorunda kalırsın,uzun ve meşekatli bir traştan sonra salıverir seni usta müşterilerden biri saatler olsun der ve ücreti ödedikten sonra sanki başka biri olmuş gibi çıkarsın dükkandan koltukların kabarır ve caddede yürümeye başlarsın,sözümün sonunu şuna bağlamak istiyorum eğer türkiyeye gelipte bir berberden traş olmadan giderseniz bilinki ülkenize döndüğünüzde bir eksiklik hissetmek gayet doğaldır,bizim berberlerimiz tarihi bir mirastır…

22 Mart 2014 Cumartesi

sakın

sakın bırakma gülmeyi gülüm sen çünkü o zaman ben yerin dibine giriyorum arkadaşlarım soruyor neden bıraktı diye bende korkuyorum gerçekleri söylemekten daha geçen gün biri sordu hala aşıkmısın söyleyecek o kadar kelime vardı ki anlayamassınız dedim kapattım meseleyi ama aslında içimde bir yerlerde hep gizliydin sen bazen yazarken düşünüyorum acaba hala seviyormu beni diye sonra kendime bir tokat vurup ayılıyorum kalbimde bir yerlerde hala ben varım biliyorum ama sen bunu kabul etmiyorsun ben seni çok silmek istedim ama olmadı işte kalbimde yer etmiş varlığın ama bazende açı çeker yokluğun ben seni böyle sevdim,ama sen sakın bırakma gülmeyi...

21 Mart 2014 Cuma

arabanın iyisi,sayfanın güzeli

https://www.facebook.com/pages/Bmw-E-46-T%C3%BCrkiye/824794697546330?fref=ts

Bir başka açıdan bakmak isteyen arkadaşlarımıza bizden bir kıyak hadi gelinde farklı yaşayın
Sayfaya davetlisiniz...

ANLATMAK

SENİ anlatmak için yazacağım bu günde ama nasıl yapabilirim bilmiyorum çünkü seni anlatınca güneç cümlelerimi kıskanıyor ve arkamdan binlerce zararlı ışınını sana doğrultuyor fakat bulutlar seni korurmuşcasına engel oluyor,sonra bir gülümseme görüyor sevgiye aç gözler sen gülüyorsun sonra ay gülüyor,toprak gülüyor,ağaç gülüyor,dağ gülüyor,yağmur ve karda şarkı söylüyor neşeli neşeli bense o sırada seni kilo metrelerce uzaklardan izlemekteyim daha sonra susuyor her kalp ve zaman akmaya başlıyor ben yine seni izliyorum saniyeler,dakikalar,saatler,günler,aylar,yıllar ve asırlar geçiyor seni izlerken ama ben sadece bir dakika gibi of çekiyorum derinden sonra kendime bir söz daha veriyorum ve kapatıyorum sana olan her defteri sen arkanı dönüm salına salına gidiyorsun karanlığa doğru ve bir anda uyanıyorum sensizliğe yeniden,yeniden,yeniden kapatıyorum gözlerimi fakat seni göremiyorum ve bir anda her yer ışıkla kaplanıp kör oluyor gözlerim zamandan bir fısıltı,artık vade doldu hesap günü geldi...Şaşkınlığımı daha üstümden atamadan bir kişi geliyor o ışıktan sorgular ardı ardına hızlanırken bir soruda duruyor ''ne kadar sevdin'' konuşmak istiyorum kelime haznem hayallere bile sığdıramıyor defterleri gösteriyorum inanmıyor kelimelere,kitapları gösteriyorum inanmıyor kafiyelere sonra dağlar bayırlar uzayıp gidiyor en sonunda kalbimi gösteriyorum biraz düşünüyor ve anladım dön sevdiğine...

Hitaben

Sen kalbime hitaben,şiirlerim sana,sen dünyaya hitaben,kalbim uzaya,ben sana hitaben sen başkasına ben seni beklerken sen başkasıyla,ve güneş kadar parlak bakışların kapatır göz perdelerimi,ama olmayan kalbinde kaybolmak ne kadar zor olabilir ki,şimdi kısa bir şiir benden sana

Sana hitaben kalbinden çıkar beni
Sana hitaben dünyadan sil beni
Sana hitaben uçurumlara göm beni
Sana hitaben sil de kurtar beni

Bana hitaben hep bir damla kan
Bana hitaben kalmış açıkça zan
Bana hitaben çok zalim yalan
Bana hitaben bıkmış sessiz alkışlardan

Yani sana hitaben bu dünya sen istesen de istemesen de ben seni severken ne zaman seni zorladım ey yar yada ne zaman ısrar ettim beni sev diye,sen sevmesen de benim yanımda olsaydın ne olurdu incilerin o kadar çok ki bir kaç tanesi dökülse kaç yıllık aşk için çok mu benim sevgim sana gerçekten çok mu,yada ben aslında bir var bir de yokmuyum senin gezegenin de.zaten çoktan kayboldum sensizlikte ve yoğun siste....

O AĞAÇ

bazen sana bakar gözlerim bazende uzun bir yolda durmakta olan ağaca,ikinizin arasında ki tek fark o senden daha yeşil ve canlı çok konuşmuyor,yalan söylemiyor,aldatmıyor en önemlisi de senin gibi hep ihanet etmiyor bana.O ağaç tam 13 yıldır dikili gönlümdeki tarlada sen onunla geldin benim ıssız dünyama onunla büyüdün filizlendin,daha bir fidanken tanıştın onunla o daha ilk uzayışını kutlarken sen onun kalbinde taht kurdun oda senin sevginle platonik bir şekilde büyüdü sen ona yüz verip suladın oda sevildiğini sandı ve dahada büyüdü sen ona yaslanınca oda bazen utancından sarı sarı döktü yapraklarını sen ona ümit verdin oda dayanamadı en sonunda dile geldi açtı bütün düşüncelerini,sen kabul etmedin ilk önce ama daha sonra bir pamuk gibi yumuşadın 5 aylık maratonda beraber koştun acımasız hayatın yollarında ama öyle bir şey yaptın ki o ağaca bir anda soluverdi yaprakları acı ve ızdırabla çürüdü,kökleri zamanla bıraktı toprağı sonra devrildi bir an garip garip baktı yan bir şekilde gittiğin yola belki gelirsinde bir anda canlanırım diye fakat öyle bir şey gördü ki artık toprağa yalvardı ne olur al beni de evine diye ve kayboldu sensizlikte benim gönlümde....

19 Mart 2014 Çarşamba

sildim

Seni sildim ben;kalbimden gönlümden sildim seni öyle bir sildim ki sanki daha önce kimse seni görmemiş ve duymamış gibi kayboldun karanlıkta...Seni sildim ben;uzayın derin boşluğuna yolladım seninle olan her bir şiiri,öyküyü,masalı,romanı,gazeteleri,yorumları,mektupları ve aklıma gelmeyen sildiğim hayatları...Seni sildim ben bazen bir silgi ile bazen de bir kurşun kalemle,bazen bir cümlemde sildim bazende bir şiirimde,bazende benim olmayan kalbimde,fakat sen mürekkeple yazılmış gibi kaldın gönlümde,sen giderken ne varsa sana dair aldın içimden,ben sana haykırdıkça duygularımı sen döndün bana sırtını zaman sana izin vermedi ama bak şimdi yaşlandın sen bedenin yaşlanmasa da ruhun inatçı bir bunak gibi unutmak istiyor sana olan sevgimi,bak yine bir damla kan damladı serum vurdu kalbime senin yaşlı doktorların bende benim olan hemşireme gittim artık seni kalbimden de gönlümden de hayatımdan da sildim ben seni   SİLDİM

10 Mart 2014 Pazartesi

eksiklik

Bir erkek gidince;

Kentin tüm yolları çökmüş,
Dağları yan yatmış gibi olur.
Bir erkek gidince,
Raflarda kalır dizi dizi kitaplar,
çekmecede dosyalanmış evraklar,
ödenmiş senet koçanları, su, elektrik faturaları, banka dekontları,
maaş ekstreleri, taksit tarihleri, kalın bir defter içinde doğum günleri,
baş başa çekilmiş gülen resimler,
telefonlar, görüşme günleri, araba anahtarı, cep telefonu, dizüstü bilgisayar,
Boynunu büker kalır.

Bir erkek gidince;

Susar dış kapının gürültüsü,
Kahvaltı için ekmek almaya, gazete getirmeye giden olmaz.
'Gelince ne gerekli?' diye telefon eden,
'Hazırlan, akşam gidiyoruz' diyen,
'Boyunbağım nerede?'
'çoraplarım yıkanmamış mı?',
'Hani beyaz gömleğim?',
'Anahtarımı unuttum!',
'Sahi, saatim evde mi kalmış!'
'Evlenme yıldönümümüz dün müydü?' Sesleri eksilir..

Bir erkek gidince;

Ev kapanmaz ama ışıkları söner, karanlığa gömülür..

Bir erkek gidince bir evden;

Bir dede,
bir baba,
bir oğul,
bir ağabey,
bir dayı,
bir amca,
bir kuzen,
bir yeğen,
bir torun,
bir delikanlı,
bir sevgili,
bir yiğit,
bir savaşçı,
bir barışsever,
göklerden bir kartal,
ormandan bir aslan,
bir günün aydınlık kısmı,
beynin yarısı,
mevsimlerden yaz olanı,
kolun iş göreni,
ayağın adım atanı kesilir.
kısacası
bir erkek gidince yatağın yarısı buz kesilir..

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle
saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu u nutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse
anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir
temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar,
dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...' duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalma'nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın
gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında.

28 Ocak 2014 Salı

Gelecek

Geleceği hayal ettim bu gün uyumadan önce,ama nedense sadece sen aklıma geldin,düşüncelerim mola verirken kalbim seni düşünerek hızlanmaya başladı,bir sürü teknolojik alet gözümün önünden geçti,bir sürü hayal içinde yitirdim benliğimi seni düşünürken ısındı buz gibi sokaklar alevler dahada şiddetlendi bir an zamansa su  gibi aktı ayaklarımın dibinden susmayı yeğledim biraz dahada geriye gitmektense ileriye baktı gözlerim baktıkça açıldı ufuklar,iz bırakmıştı uçaklar,bir sandığa kilitlenmişti eskiyen zamanlar yıldızlara baktım bir an aklıma binlerce düşünce dank etti bir yıldız göz kırptı sanki çok uzaktan engin okyonusa diktim gözlerimi,yelkeni olmayan,dümeni kırılmış bir gemiye binip sensizliğe yelken açtım  hafiften,yosun kaplı kayalar nasılda yorgun yorgun karşılıyordu dalgaları,dalgalarda nazik ve zarif bir şekilde kucaklıyordu yosunlu kayaları...Bir cisim yaklaşıyordu uzaktan sensizlikte boğulmuş denizde,yaklaştıkça karardı gökyüzü su bir anda buz kütlelerine dönüştü aslında gelecekte sen vardın bıraktığın acılarla dolu bir oda vardı bir de,anahtarı uzayın derinliklerinde kaybolmuştu,yıldızlar bazen onu gördüklerini söyler ama sonra yine kaybederlerdi sen geçmişinle geleceğin arasındaki tek köprüydün...

24 Ocak 2014 Cuma

Sen bir sınavsın

Sen bir sınavsın yarim senle konuşmam için akşamdan dersime çalışıp geliyorum,sen bir sınavsın çünkü çalışmayınca seni geçemiyorum sınıfta kalmışım gibiyim sanki bütünlemelerle boğuşuyorum seni dinlerken,kalemimle yazıyorum sana cevapları ama sen hep bir yazım hatası bulup not kırıyosun kalbimden sen kalbimdeki gerçek sınavsın seni her hafta çalışıyorum,tatilimi bölüm sana geliyorum sen dakikalarıda alıp beni tutuyorsun bomboş sınıfta ben hep sana çalışıyorum,kalbim bu günkü imtihanını vermek için çırpınırken sen zorlu bir hoca gibi beni şüpheli gözlerinle süzüp kağıdama dönmemi söylüyorsun,ben seni çözmeye çalıştıkça sen daha bilinmeyen denklemler oluyorsun ben silgiyle sildikçe yanlışları sen mürekkeple yeniden yazıyosun ben susmak istesemde sen konuşuyosun,sen hep not kırıyosun yıl sonunda bir kata bulut gibi çöküp üstüme kasvet salıyosun gönlüme,evet yine senden düşük aldım seni geçemedim bütünlemeye kaldım tatilimi senle bölüp senle devam ettirmek istiyorum ben artık seni çözmek istiyorum...

18 Ocak 2014 Cumartesi

Gizli aşk

Hep gizledim aslında senden sevgimi,sandıklarda,dolaplarda en önemlisi de kalbimde gizledim...Ben sevdim bu aşkta seni sen görmeden hissetmeden ben kapıldım rüzgarlarda bu aşkın hüzününe,ben zincirlerde kalmış kalbimi kurtarmaya çalışırken sen dibine ittin sevgimi,gizliydin hep kalbimde sen sakladım ben herkezden sen ne zaman gitmek istesen ben dur dedim bu gidişe,yalanlar söyledin yetim kalmış gönlüme,bir 10 yılı sildin ömrümde ben yapayanlız kaldım sen benden gittikten sonra,gözlerimde bir damla yaşla dolaştım insanlar arasında ben korktum belkide bir an,yanımda olmamandan zamanın gidişinden korumaktı tek suçum seni sen hep yüz çevirdin bana ben özledim seni ömrümde ama hiç açıklayamadım sana çünkü bu aşkın adı gizli aşktı...

11 Ocak 2014 Cumartesi

boş ver

Rüyama sen girdin yine dün gece,beyaz bir elbise elinde çiçek vardı birde,bende üstüme siyah bir smokin çekmişim ki sorma,sen bana doğru yaklaştın sen yaklaştıkça ben heyecandan tir tir titremeye başladım,sen yaklaştıkça ben terlerle savaşmaya başladım,sen yaklaştın bana doğru gülümsedin ve yol istedin,dünya başıma yıkıldı birde baktım ki arkamda başka bir erkek sana elini uzatmış,ağladım ama başka bir yerdeydim bu sefer,kapkaranlık bir zindan,zincirler bütün bedenimi sarmış bir şekilde kırık bir sandalyede oturmuş senin bana çektirdikler'in isminde bir filim izliyordum kafamı çevirmek istiyorum fakat iki yandan çiviler engel oluyor sonra bütün cesaretimi toplayıp çeviriyorum,çiviler bir anda beynime dalıyor,gözlerimi tekrar çevirdiğimde sizin sokakta aynı bankta oturmuş buluyorum kendimi,aynı sokak lambası aydınlatıyor yine beni,bu sefer diyorum tamam artık göreceğim ama bir bakıyorum elimdeki kağıtlar yavaş yavaş kaplıyor bedenimi ben nefes alamıyorum bir anda küçücük bir delikten seni görüyorum,gülüyosun yüzüme,sanki olanlardan zevk alıyosun gibi davranıyosun,sonra birde bakıyorum uyanıyorum ve sen yoksun,Neyse boş ver kime anlatıyorumki sen zaten yoktun...

7 Ocak 2014 Salı

Kes

Bu gün rest çekmek geldi içimden sana,bağırmak istiyorum sensizliğe,kapatmak istiyorum özlemini paslı demirlerin arkasına,dur sakın kaçma saklanma,artık konuşma kes,bana bağırma kes,sen sus beni dinle,aklıma gelmişken susturma beni engel olma sözlerimin içinde ki çılgın şimşeklere,hadi kaybol gözlerimin önünden bir daha salıverme hayalini gözlerimin önüne,Kes konuşma artık beni benimle bırak kaybol,kaybol da görmesin sensizliğe alışmış gözlerim,benden istediklerin bana ağır geliyor artık kaldırmak için vince ihtiyaç duyuyorum,Sende duyuyor musun bir ses derinden bir inleme ve bir acı çığlık var havada sanki sisin içinde yayılıp giden bir yalvarma var hayata sanki duydun mu sevgili yada sen kes,konuşmak sana artık eskisi kadar yakışmıyor gülüşlerin yitirmiş enerjisini ışık yaymıyor artık etrafa,ben senden bütün öfkeni devir aldım sen hala uykunun kuçağında seyahat etmekle meşkulken ben şu anda ölümle güreş tutmaktayım,uçurumlarda eski kırık kütklerin üstünden karşıya geçmeye çalışan kalbimle yolculuktayım,sen sadece sus konuşma KES...

6 Ocak 2014 Pazartesi

Ölüm rabıtası

Bazen seni düşünmek bazende sensizliğe bir bakış atmak bana hatırlatır,bazen sessizlik bazende çılgınca bir şarkıdır.Sensizken oturur hayallerim bomboş bir odada yalnız başına,gözler kapanır ölüm rabıtası yapılır.Düşünmek istemiyorum der beynim,susar dudaklarım sensiz saatlerde konuşur zamanda kaybolmuş aklım,ama düşünce yine yalnızım,zifiri karanlıkta kaybolmuş benliğim,sisli sokaklarda hep şov yapmış bakışlarım,kapanmış sana açık olan kapılarım,kalmamış sana ayıracak bir zamanım.Ölüm rabıtası yapıyorum yine,azraille bahis oynar gibiyim birazda,kabirde parti misali kıpır kıpır anılarım,sayfa sayfa okudum ben seni sensizlikte kaybolmuşken,yalanlar uzun bir koy gibi uzandı benliğimde,yağmur damlaları toprakla dans ederken ezdiğim yeşilliğin haddi hesabı yok be sevdiğim...Yine ölüm rabıtasındayım ben sensizlikte kaybolmuşken kapanmış yine göz kapaklarım,ortada sefer yapıyor senin yalanların,ben yine yalnızlıkla bahis oynamaktayım.Ölüm rabıtasındayım,bedenimin her zerresinde acılarda kıvranmaktayım,zamanın içinde kaybolmuş hayatım ben bu günde ÖLÜM RABITASINDAYIM...

5 Ocak 2014 Pazar

hayal

Bir hayaldi benim için o şehir,bir saniyelik bir anıydı belki,yaşanması gereken bir hayal.Uzaktı bana oldukça ben gitmediğim sürece,engeller vardı hep yollarımda gidemedim,zaman bir şerit gibi kesti önümü,direndim.Bir gün ansızım kendimi o hayalin içinde buluverdim,ne kadarda sevindim,ağlamak yetmezdi o an için sevinçli olmalıydı ilk defa bütün dertlerimi kenara atıp mutlu olmalıydım,gülmeli eylenlemeliydim.Her hayalin sonu olduğu gibi benimkininde sonu geldi,ama yine mutluyum...Teşekkürler istanbul

2 Ocak 2014 Perşembe

Kapat

Kapat hadi gözlerini ve bir an düşün bensiz geçen her gününü,ağla biraz her göz yaşın beni hatırlatsın sana.Kapat hadi kapılarını kimsenin aşkı girmesin kalbine benimkinden başka,her yağmuru gördüğünde ben geleyim aklına.Kapat hadi artık açık olan sandıkları benden aldığın her sevgiyi kilitle açılmasın bir daha.Kapat artık bensiz defterini ve kapkara bir sayfaya daha adım at bensiz bir sayfaya.Kapat artık ne kaldıysa geriye benden sana,kapat artık kulaklarını duymasın onlar sessiz çığlıklarımı,kapat artık gözlerini görmesinler çelik zincirlerde ki bedenimi,kapat artık avuçlarını sana verdiğim son hediye kalsın orada kimse almadan.Bende açayım ne kaldıysa kalbimde sonuna kadar herkes inansın sahte yalanlarını.Bende gideyim artık sensiz olan bir yere de açtığın yaraları sarayım bir kağıt parçasıyla.SEN YİNEDE KAPAT KALBİNİ GİRMESİN KİMSE...

1 Ocak 2014 Çarşamba

Öfke

Bazen etrafımdaki onlarca insan arasında haykırmak isterim öfkemi doya doya,kendime bir dur demenin bir yolunu bulmam için bir nedene ihtiyacım var,ben susmayı da tercih ettim bunca yıl,gönlümde bir ateş varmış bunca zaman ama hep su serpmişim o ateşe.Fazla konuşmak bazen tutukluk yapıyor benim düşünce haznemde yazmaksa başlı başına bir keyif.Aklımın ucunda ki kelimeleri özgürce haykırmak istemiştim ama hiç yapamadığım için hep yazmayı seçtim ben,susmak hep ilaçtı benim ağızım için.Şimdi susmakla ilgili bir problemim yok artık doya oya haykırmalıyım öfkemi,konuşmalıyım insalarla,yada insan sandığım her canlı varlıkla,zindanlarda hapsolmuş benim benliğim,çelikten zincirlerle bağlıymışım bunca zaman,dünyanın dışında bir gezegende yaşamış kelimelerim,hep engelleyen bir virüs varmış benim kelime haznemi meğer.Bir senet imzalanmış benim hayatım için benim adıma imzamı kullanmışlar belki bir an için.Şimdi susmak yakışır bizim gibi kalbindekini kelimelere dökemeyen,sadece yazabilenler için...

Ki Sen

Kalbim sıkışık bu koca evrende,içimde tutamadım artık, yazmak istediğim için doldurdum keselere mürekkepleri,durmadan yazmak için çabaladım....