Wikipedia

Arama sonuçları

Bu Blogda Ara

24 Temmuz 2016 Pazar

SARSINTILI UMUTLAR

Yaz bulutları taşıyor sevda damlalarini bir semadan bir dünyaya,kır çiçekleri açmaya yüz tutmusken soluyor bütün güller ,korkarak kaçan bir yaban arısı öncülük ediyor ihtirasa, dilini kesmeyen bir dilsiz konuşuyor dünyadan "kaç kurtar bu zalim dünyanı hayatımdan " suskunluk hakim bütün bedene bedenden tiz bir çığlık yankilaniyor bedensizlere,uçuyor guvercinli Kartallar semalarda. ..

Kırmızı rengini bırakmış gidiyor beyaza,bir anı bir dünya bir zaman ariza,bir kansızlık hakim bu dünyanın çiçekli sokaklarına ,kırmızı şeffaf oluyor beyaz ile ve bir sonsuzluk hakim oluyor gök sandığın yüzlere ,ah sen diyorum,yan sen benimle birlikte soğuklar da ,ah ben söz geciremiyorum bedenime ki dinlemiyor kimsesizligi unutur mu kirlenmisligi,aşk adına kalmayan bir orselenmisligi. ..

Ben yüzün kadar bir alana sigdirmisim umutlarimi, ben yüzünü unutmuşum ki hatirlayayim umutlarimi , ben kaçıp kurtulmaktan yana değilim ki atliyayim rüzgar trenine  gideyim bir umutsuzluk ülkesine.Ah yar,gör yar şu suskun halimi görde konussun hayallerim ,gorde gelirsin belki dünyadaki evime ama yok senden bana kalmış bir şey sadece garipsenmis ve unutulmus bir sanci kalbimde...

Gidiyorum ben Kalpsiz bir ülkeye çünkü orda kimse kirmiyormus kalpleri kimse uzulmuyormus orda işin aslı orda kimsede kalp yokmuş yok olmuş. ..

Ben bıraktığım bir düşünceye bindim gidiyorum eski bir şiirin peşinde kalan bir kalamden yazıyorum ben deftersiz bir masada bir kaleme yazıyorum ,ölüyorum....

Bu küçük çukur ne diye bile sormak istemiyorum,tenime değer topraktan anlaşılıyor nerde olduğum yada Nereden dogdugum ,bir kaç haseratin sesi üretme benim yüreğimi yani yürek adına ne kaldiysa artık. ...

Elveda umutlarla karışık kızgın demirlere yapismis kalbimin parçaları ...

27 Nisan 2016 Çarşamba

Sen Oldum Ben

Esrar   dolu bu gece,bu gece tam bir kaos hakim gezegenime,sen varsın her zerrem de ama bir helal gözle bakamıyorum gül yüzüne,iki yabancı ama en tanıdık gibi gönüllerimiz,sanki hep beraberdik biz,hep bir bağ vardı bizi bizde tutan,yada sadece bir masaldır bu ama ilk defa gerçek olacak bir masal,ben sadece dua ediyorum sevdiğim,benim ömrüm olman için dua ediyorum.

Belki çok şey bekliyorum ben,belki de hak etmediğim kadar çok seviyorum seni,adını koyamadığım duygularla her gecem,her gecem sanki bir rüya,bir gök kuşağı göz perdelerim,bir yıldız tutuyorum ellerimde,göz bebeklerim git gide küçülüyor;demek ki özlem binmiş gene sol yanıma,zaten hiç bitmeyecek bu gidişle.

Sessiz haykırışlarım alıyor rüzgarlı gecelerin yerini,göz yaşlarım karışıyor okyanuslara,hayallerim bir resim misali yapışıyor  bulutlara,ben gene sende kalmışım yarim,gene bir zorluğun pençesinde takılı kalmışım,ayaklarım giderken zorlanmıyor ama bu hasretin ayakları adım atmıyor sana,ben bun gece çok doldum sevdiğim,senli düşüncelerle,senli cümlelerle.

Az bir dermanla kapatıyorum gözlerimi,rüyalar şahit olur belki hayallerine,ruhum bir nebze olsa yaklaşır belki benliğine,ben bir bulut gibi karışıyorum sana ,ben sende kayboluyorum sevdiğim,hücrelerinde bütünleşip sen oluyorum her nefeste...

23 Mart 2016 Çarşamba

Bakamıyorum

Bakamıyorum ardımdaki kil dolu saksılara,koşamıyorum önümde duran sarmaşıklara,bir ağaç gövdesi olsa bu yollar da ben bir karınca olsam tırmansam hayata doyasıya,bir güneş perdesi etrafında bir kaç sinek yıldızı dolaşıyor,sanki kelebeklerde özenmiş bu uzaya.

Bazen diye başlayan bir kaç satır güneş içinde pişirilip hak edenlere servis ediliyor gene,bir gonca gül yetişiyor kalbimde,bütün mazi kaybolurken gözlerimde bir gelecek şekilleniyor kalemimde,başladığım işi bitirmek için yolluyorum sayfaları,bir yaprağın bekçisi engel oluyor kafiyeye,

Sanki yokum ben benim içimde,sanki tam değil yazdıklarım sayfalarda,özlüyorum hiç görmediğim bir kuşu,bekliyorum dostlarımı tam burda,ben sahte bir senaryonun içinde sanki yokluk filminde baş roldeyim.Karmakarışık bir düşünce ile bekliyorum.

Dördüncü günün ardından gene bakamıyorum semaya,masal denilen acımasız yazıların mutlu kahramanları bir bir vuruyor hayal dünyama,şaşkınlığım sanki dahada fazla olmuş daha fazla kaçmaya çalışıyorum kendimden,bu gün ben bende değilim galiba.

Ama bir kuş var gelecekte kurduğum gök yüzünde,ben umutlara sarılıp o kuşa gidiyorum,bu hayatın kasvetinden o kuş kanatlandırıp götürecek beni,Ben gonca güllerin içindeki tomurcuklara gidiyorum,ben benide alıp terkediyorum eski dünyayı,artık kendi hayal dünyamda bir evde yaşayacam.

Göz bebeklerim ufukta bir şeyler seziyor,sanki parlak bir şey bu,rengi belli olmasada içim ferahladı görünce ışığını,tam ufuğa doğru gidiyorum ama bakamıyorum,ben korku içinde kasveti görünce tedirgin oldum bir an,ben gidiyorum beşinci gün ile.

Ve işte son gün bu gün,son haykırış bitti biraz önce,artık devamı yok bu hayatın,geleceğin son günü bu gün,sarmaşıklar sarmamış bu gönlümü,bir kuş bile konmadı çatılarıma,ben bir hayal bile kuramıyorum son günde,bir kaç satır bile yazamıyorum,artık yoruldum ben rüzgardan,bir dağ eteğinde kalamıyorum,ben gidiyorum ama ardıma bile bakamıyorum çünkü önümde yeni bir gelecek var,bir kuşun kanatları üstünde kurduğum mucize gibi bir gelecek bu.

Artık yok oluyor geride kurduğum hayaller,ben hayal okyanusunda yeni bir gemi ile yelken açıyorum ebedi....

7 Mart 2016 Pazartesi

GİDİYORUZ...

'Bitmeyecek bir masalın içinde olmaktansa,sonu olan bir kabusu yeğlerim'

Gidiyoruz artık biz bizden,bitiriyoruz tamamı ile yarım kalmış hayalleri.Son veda bu benden sana,ben istediğin gibi görünemem,ben zaten olduğum kişiyim,değişim söz konusu değil.

Bitiyor artık ucu bucağı olmayan hayaller,biz hayallerde bile uzaklara gidiyoruz,hiç gelememek üzere.

Gidiyoruz,bittiğinde bir arkadaş teselli eder belki,bir mendil de ev sahipliği yapar göz yaşlarımıza,kaçmadan ve korkmadan gidiyoruz.

Bu gidişten sonra üzgün olmayacağız yada pişmanlık duymayacağız,sadece biraz yorgun olacağız,bir fincan kahvenin alıp götürebileceği bir derdimiz olacak.

Gitmeliyiz bence,sonu gelmez yoksa bu beklemenin,hayaller kurmak basit ama gerçekleşmeyen umutlara bağlanamam ben artık,her şeyi alıp gidiyoruz.

Yorgunluğu atlatır atlatmaz hemen yeni şeyler bulmaya başlarız,mesela sen resim çizersin bende şiir yazarım,bir şekilde kurtuluruz kasvetten,arada aklımıza gelince ağlarız sonra güzel günlerin hatrına bir tebessüm.

Ama artık kalamayız birbirimizde,bu bekleyiş,bu umutlar ve bu hayal deryası çok uzun sürmez,hemen silmeliyiz bütün hayal dünyamızı,gitmeliyiz.

Bu son masaldı benim için,son bir hayaldi yaşananlar ama her başlangıçın bir sonu var,onun için bunun sonuda gitmek ben gidiyorum,beklemek acı veriyor....

21 Şubat 2016 Pazar

BU HAYAT MAKBUL

Tam gittiğin yerdeyim şu an,düşünüyorum büyün anıları ve beraber geçirdiğimiz hatıraları,ne günlerdi diye sitem ederken rüzgara birkaç göz yaşı bırakıyorum son oturduğumuz banka,ağır adımlarla şehrin diğer yakası ve güneşten kaçmak için kullandığımız ilk bez parçası,bir kaç adımdan sonra bir tahta kırığı ardından garip bir kaya üzerinde esrarengiz bir yazı.

Tam bittiği yerdeyim şu an,bir hayatın,bir masalın,bir bir yaşadığımız bütün şeylerin son bulduğu yerdeyim şimdi,kurumuş gül yaprakları bir şeyleri saklıyor gözümün ucunda,küçük bir çoçuğun kahkaları ve bir annenin yavrum değişi geliyor kulaklarıma,ellerinden tutup işl defa korkmadan yürüdüğümüz yerdeyim şimdi,anıların ilk depreştiği yer burası,galiba şimdide ilk kavga ettiğimiz yerdeyim,tamda denizin kıyısı.

Tam sildiğim yerdeyim şimdi,buaraya gelince seninle ilgili herşey kayboluyor zihnimde,oturup düşünüyorum neden burdayım diye ama cevap veremiyorum,hiç bir ayrılığı kabullenemeyen ben nasıl oluyorda seni hiç gelmemişsin gibi bir anda silebiliyorum,bu çelişki ile oyalanırken beynim ben seni yeniden hatırladığımız yere geldim şimdi birşeyler oluşuyor kafamda sanki hayal meyal gözlerin aklımda..

Ve şimdi kumral saçlı kızın yanındayım,sanki yıllardır içimde tuttuğum herşeyi yavaş yavaş aktarıyorum kumral saçlı kıza,bir sabır taşı misali dinliyor beni,birkaç sohbetle eşlik ediyor bütün acılarıma,ben şu an senin olmadığın heryerde dopduluyum,bütün senli anılar teker teker siliniyor,bu son hatırlayışım mı acaba seni ?

Tamam artık kararımı verdim,bu hayat makbul bana,artık bir dünya oluşturabilirim kendi makbul hayatımda,kaçmadan koşmadan ve bir sürü dert ile uğraşmadan kurtulabilirim bütün hınçlı sorulardan,ben artık yerleşiyorum buraya çünkü bu hayat makbul...

25 Ocak 2016 Pazartesi

Sayfaların ıssızlığı...


Bu bir sayfanın ıssızlığı sanki,hüznün gerisinde kalan bütün duygulara inat sahte kelimelerle doldurulmuş her satır.Yokluğun verdiği bir duygusallık belki de sadece göz yaşlarının anlayacağı bir şey.
Bir masalın sonları kadar karmaşık bu karanlık orman,bir güneş gibi parlak yüzü,bir fasulyeden çıkmıştır belkide bu öyküler,hepsi sayfalarda...

Yazmaya kalkınca bir kucak açıyor sayfalar,silmeye çalışınca yağmur gibi hafifleşiyor satırlar,kaçmak yok ,yok olmaktan,sadece bir sayfaya eşlik etmek var engin yazı okyanusun da.
Zar zor almışken bir kalem parçasını sineme,bırakmak yok sayfaları başıboş.

Aslında bir kaybedişin habercisi bütün kaybolmuşlar,asrın bütün ışıkları açıkken kaybolan her saniyeye meşale yakmak sadece bir dikkatsizlik bence,uzun uzun düşünmekte bir ölüm...

Çok çeşitli bir hayat değil bu sadece kafası karışmış son saniyeler,yürüye yürüye derman kalmayan ayaklardan son haykırış uçsuz bucaksız yollara.Az çok demeden kabul eden bütün evlere bütün kucaklara bir selam bu varoluş.

Bazen diye başlayan bütün cümlelere bir kesinlik kazandırmak yada bu zahiyat,bu bir hikayenin son buluşu.
Derin uzayın içinde bir yere sahip olamamak gibi bir çaresizlik ve ortada kalmışlık bu sayfalara yazmamak.
Kaybettiğin her ümide bir göz yaşı bu sonbaharın yağmur damaları,bir baharın habercisi yada...

Mazlumiyet derslerinin kaybediş etütleri acılar deresinde,ne acıklı bir sayfaymış bunlar,sürekli dert tasa içinde kayboluyor bütün kelimeler.
Aslında işin aslı yazdıkça çoğalıyor mutluluklar,kaçarsan kaybedersin satırlarda,satırlarca yazarsın sonra.

Bu sayfalar üzgün bütün gidenlere ve ortak aslında bütün yürekten sevenlere,kızgınlığı anlaşılmayanları terk edenlere.
Bütün derdi çıkar olan bütün sevmeyenlere bu acılı satırlar ve üzün satırlar...

Sayfaların ıssızlığı bu bütün aklıma gelen haykırışlar,kendimi ifade edebildiğim tek yer bu sessiz sayfalar.
Bu sayfalarda buldum bütün hikayemi,bütün dünyayı sığdırdım hatta,sadece bir gül eksikti bu hayat bahçesinde,kırmızı ve beyazı temsil eden iki kurdele bileğimde,bu zamanda bütün sırlarım sadece sayfalar üzerinde,sanki kimse okumasın diye kapatıyorum her defasında hayal gücümün kapısını,ben korkununda korkusunu yazdım bu satırlara...,

Az bir vakit kaldı bana bunca yılımda, az bir çay bardağımda,ardından bir çakmak ve yarım bir sigara,bu sayfaların başında,bütün geceler gibi bu gecede uzun aslında...

Kasten yaktığım bir evin çatısında,beyzın üzerine çizilmiş siyah bir boya ve sarı bir çanta,sakın ola uzaklarda arama bu anlattıklarımın hepsi sayfalarda burası sayfaların ıssızlığı...

22 Ocak 2016 Cuma

Bu Yangın...

Bu yangını ölçecek bir termometre yok,bu yangınları söndürecek bir suya sahip değil bu dünya,sadece bir rüzgarın esmesini bekliyor bütün herkes...
Yokluk dağları arasında dolaşıyor garip bir bulut,bu yağmurda salına salına iniyor toprağa,sanki toprakta hiç gelmemiş gibi karşılıyor yağmura.
Sanki ilk defa gülüyor bu yüz insanlara,tebessüm kelimesini ilk defa telefuz ediyorum uzun zamandır,bu bir kahkaha sanki gidenlere inat.

Yaz yağmurları yağıyor kışın ortasında kalbimin buz dağlarında menekşeler açmış sanki,varlığının bana kattığı bütün yazları tutsak ediyorum kalbime.
Bir kar tanesi değiyor sana yazdığım rüyalara,bu ruhun bütün varlığı sana ait,kaçamak bir zamanda bile sana ulaşma çabasında benliğim.
Uzun bir yolun içinde kısa bir hayat bu sensizlik,uzun bir yaşamı seninle ister bu ruh.

Masallarda yaşamak değil benim seninle olan istediğim,beraber bir masal yazmak,beraber doldurmak mutluluk sayfalarını,nefesi bile beraber almak ve aynı taşın üzerine aynı adımları atmak.
Kısa ve öz seninle dolu bir hayat ve seninle kaplanmış bir düzene sahip olmak istiyorum,kimse değil sadece sen bu kısa ömürde.

Asrın yorgunluğu bedenimde,rüzgarın serinliğini hissediyorum hala,varlığın bir ağırlık katıyor pamuklara,demir sağlamlığı pamuk yumuşaklığına dönüşüyor.
Tüy kadar hafif bu hayaller rüzgar nereye hayaller oraya aslında,yok ya sensiz ne rüzgar nede kar güzel,mevsimler bile değersiz bu yoklukta.

Bir masaldan bir kahramana bu satırlar,gülümsemeyi unutma :)

18 Ocak 2016 Pazartesi

Dikkat Ölüm Tehlikesi !

Bu mısraları yazarken içimdeki vatan sevgisi ve asla dinmesini istemediğim ezan sesini hayal ediyorum,şanlı bayrak ve muzaffer dinimiz islam için dolduruyorum...

Kendini bilmez ufak tefek bir ülkenin sınırlarımızın içerisine girmesini hayal etmesi ve utanmadan bu hayali gerçekleştirme çabası içerisine girmesi onların hazin sonları ile neticelendi,şimdi soruyorum rusya,siz kimsiniz ?Bu devletin,bu ecdadın tarihini açıp hiçmi okumadınız ? Hiçmi bizleri savaşlarda izlemediniz ?Siz hiç korkunun damarlarınızın içerisinde ilerlemesini tecrübe etmediniz mi ?

Biz iman dolu göğsümüzle,bayrağımızın üzerindeki kahraman şehitlerimizin kanı ile,5 vakit okunan ve ebediyen okunacak olan ezan sesi ile,sadece secdede eğdiğimiz başımız ile karşınızdayız,bu millet zaferide,üzüntüyüde,yenilgiyide,korkuyuda,savaşıda gördü ama hiç biri yıpratmadı bizleri,biz zor anlarda kaçmayı değil göğüs germeyi öğrendik.

Siz şimdi bizim bu yıllardır gözümüz gibi baktığımız ve koruduğumuz vatanı bizden almakla yada savaşa sürüklemekle tehdit ediyorsanız bilin ki artık ölüm peşinizde.

Bu topraklar alınırken ecdad müjdelerle,ümitlerle,ve daha nice duygularla dolup taşıyordu,650 yıllık bir devletin torunlarına dil uzatırsanız o dilinizi keserler...

Bu millet sizin karşınızda asla eğilmez,biz İstanbulu nasıl fethedip koruduysak,biz çanakkalede nasıl bir destan yazdıysak aynı şeyleri seve seve bir kez daha hatta bin kez daha yaparız...

Bu ülke İslamı ebediyen koruyup kollayacaktır,BU EZAN BU KURAN BU BAYRAK ASLA DİNMEZ,SUSMAZ,İNMEZ...

Buraya girmeden önce aklınızdan çıkarmayın
TÜRKİYE=DİKKAT ÖLÜM TEHLİKESİ...

4 Ocak 2016 Pazartesi

Bu ilk dönmeyiş

Bu ilk tebessüm senden bana,sonlarında ilkleri var derlerdi inanmazdım ama senden sonra herşeyin bir ilki olduğuna inandım,Ne mazlum nede bir zalim bu sözler sadece garip bir yalvarış beni ben yapan herşeye,kaybolmuş bir kağıt parçası gibi deli gibi aranıyorum bu garip rüzgarı.

Yorgunluktan olsa gerek sadece bir adım atabildim ömrüm boyunca,sadece çok az bir mesafe katetti hayallerim,onca hikaye yazmışken hayatım sen hala bir masaldan iberetsin kalbimde,yoksalarla geçen ömrüm sonunda gene yok olan hayallere ev sahipliği yapıyor.

Dedim ya son verilmiş bir hayatın ilk filizleri sende hala,hep dönerdi bumerang misali sözlerim ama bu sefer bu ilk dönmeyiş.
Nem vurmuş bir yaprağın son demlerini taşıyor kağıtlarım,kalemler hala bir siyah ton yakalama peşinde,son bir şiir bu yazdıklarım,son bir haykırıştan kalan ilk kayboluş,geri dönen bütün umutlara inat dolduruyorum bu kitapları.

Dünden bu güne ne bir gülümseme nede bir ağlama kaldı fakat sen hala bir ağaç kökünde bir damla yağmur olmayı istiyorsun bense o ağaç etrafında bir solucan misali senden faydalanıyorum kaçamak bir aşk yani bu benimkisi.
Ulaşamadıklarım ve kaybettiklerim geriletti bu hayalleri,bir yol üstündeki küçük bir çakıl taşı gibi bütün umutlarım,ilerlerken hayat yolunda göremiyorum olmayan umutlarımı,fakat sen gene son sürat ilerliyorsun rüzgarla,sen gittiğinden beri bekliyorum pencere kenarında hani olurda rüzgar taşırsa kokunu diye ama bu senden bana ilk dönmeyiş.

Yaz saatleri gibi geç geliyor bütün haberler,bir kış gibide soğuk hepsi,ilk baharın yeşilliği yok zarflarda sadece sonbaharın bütün kasveti hakim bütün satırlara,bu hayatın da son devresi bu bir günlük ömrü kalmış hayat denen kelebeğin,bir cümlelik savunma hayata karşı sadece küçük bir gülümseme.

Kısaca hep giderdin uzaklara öyle yada böyle dönerdin benim gönlüme fakat bu ilk dönmeyişin en güzel rüyama...

Ki Sen

Kalbim sıkışık bu koca evrende,içimde tutamadım artık, yazmak istediğim için doldurdum keselere mürekkepleri,durmadan yazmak için çabaladım....