Wikipedia

Arama sonuçları

Bu Blogda Ara

31 Mart 2014 Pazartesi

bir hikaye desek

Bir bir adımlarla ağacın yanına yaklaştı ve yapraklarından bir tane kopardı.önce elinde yaprağı inceledikten sonra cebine attı.tek hobisi vardı hayatta her ağaçtan birer birer yaprak toplayarak koleksiyon yapıp sergilemekti.bir kaç ağaç kalmıştı,on yıllık bir uğraştan sonra her ağacı tanımış ve örnek almıştı.artık son kalan yapraklar için düştü yollara dağları tepeleri aştı içindeki hırs ve heyecan dahada büyüdü yol aldıkça,işte sonunda bir şehire gelmişti.hemen çevreyi taradı daha sonra fidan satan dükkanları dolaşmaya başladı en sonunda tam ümidini yitirmek üzereyken iki kişinin arasında konuştukları şeye kulak misafiri oldu,bir ağaçtan bahsediyordu insanlar onlara göre kutsal bir ağaçtı bu daha sonra yol aldı o ağaca doğru aksiyon tutkunu mecaracımız,ağacı gördüğünde gözlerine inanamadı çocukluğunda resimlerinde gördüğü hatta bu hobiye aşık olmasının tek sebebi bu ağaçtı ağaç her dalında farklı bir yaprak barındırıyordu,kasabalıların bu ağaca taktığı isim ''cennet ağacı'' idi.çıktı ağacın tepesine şanslıydı aslında kimsecikler yoktu etrafında daha sonra aldı her yapraktan,koydu dikkatli bir şekilde çantasına ama her hikayenin bir sonu olur oda maceracımızın sonu belliydi ağaçtan inerken düştü yere,ve uçurumdan yuvarlandı vücudunun her bir parçası yapraklar gibi döküldü toprak ananın üstüne ve son bu hikayede bitti işte bazen mutlu bazen mutsuz bir şekilde...

27 Mart 2014 Perşembe


Bazen küçük bir dükkan bazen de büyük bir dükkan gibi caddelerde,ara sokaklarda,iş merkezlerinde,pasajlarda bulunur şimdi size anlatacağım şey berberler…
İlk önce kapıdan girdiğinizde karşılaşacağınız durum standart  bir karşılama olur,usta müsterisinin başında elindeki makasla şekil verirken bir yandanda arkadaki yaşlı amcalarla sohbet eder,çırak bir yandan yerlerdeki saçları temizler bir yandan da amcalara laf yetiştirir.oturursunuz boş bir koltuğa ve elinize bir gazete alıp okumaya başlarsınız daha sonra artık amcalara kulak asmaya başlayabilirsiniz…
Sıcak bir çay ikramında sonra yaşlı amcalar eskilerden girer sohbete ve askerlik anıları,çalıştıkları dönemler,ülke olayları karışır gider sohbet daha sonra zamanın nasıl geçtiğini bilmeden bir müşteri kalkar ve bir amca oturur koltuğa,ve işte berberliğin asıl zorluğu o anda başlar,yaşlı amca bir yandan sakalını düzelttirirken bir yandanda konuşmaya çalışır tabi bu arada yanağında ki buruşukluklar nedeniyle kesilir bir parça eti,hemen usta çaktırmadan bir çubuk üstünde tuz ve kimyasallardan oluşan bir karışımı basar yaraya,ama garip olan şudur ki sıra hiçbir zaman sana gelmez tam geldi dersin bir amca sıranı kapar ve’’olum sen gençsin bekleyiver’’der ve alır sıranı sende yine otutrursun yerine,çırak tanıdığınsa belki bir ihtimal bir yer kapma şansın olabilir ve sonunda oturursun yerine,ilk önce çırak ustadan önce bir güzel hazırlar seni alır eline tıraş makinesini ve başlar amaçsızca kesmeye çırak işini bitirince gelir usta itina ile başlar seni biçmeye kafanı hiçbir zaman kendin idare edemezsin usta nwe tarafa derse o tarafa döndürmek zorunda kalırsın,uzun ve meşekatli bir traştan sonra salıverir seni usta müşterilerden biri saatler olsun der ve ücreti ödedikten sonra sanki başka biri olmuş gibi çıkarsın dükkandan koltukların kabarır ve caddede yürümeye başlarsın,sözümün sonunu şuna bağlamak istiyorum eğer türkiyeye gelipte bir berberden traş olmadan giderseniz bilinki ülkenize döndüğünüzde bir eksiklik hissetmek gayet doğaldır,bizim berberlerimiz tarihi bir mirastır…

22 Mart 2014 Cumartesi

sakın

sakın bırakma gülmeyi gülüm sen çünkü o zaman ben yerin dibine giriyorum arkadaşlarım soruyor neden bıraktı diye bende korkuyorum gerçekleri söylemekten daha geçen gün biri sordu hala aşıkmısın söyleyecek o kadar kelime vardı ki anlayamassınız dedim kapattım meseleyi ama aslında içimde bir yerlerde hep gizliydin sen bazen yazarken düşünüyorum acaba hala seviyormu beni diye sonra kendime bir tokat vurup ayılıyorum kalbimde bir yerlerde hala ben varım biliyorum ama sen bunu kabul etmiyorsun ben seni çok silmek istedim ama olmadı işte kalbimde yer etmiş varlığın ama bazende açı çeker yokluğun ben seni böyle sevdim,ama sen sakın bırakma gülmeyi...

21 Mart 2014 Cuma

arabanın iyisi,sayfanın güzeli

https://www.facebook.com/pages/Bmw-E-46-T%C3%BCrkiye/824794697546330?fref=ts

Bir başka açıdan bakmak isteyen arkadaşlarımıza bizden bir kıyak hadi gelinde farklı yaşayın
Sayfaya davetlisiniz...

ANLATMAK

SENİ anlatmak için yazacağım bu günde ama nasıl yapabilirim bilmiyorum çünkü seni anlatınca güneç cümlelerimi kıskanıyor ve arkamdan binlerce zararlı ışınını sana doğrultuyor fakat bulutlar seni korurmuşcasına engel oluyor,sonra bir gülümseme görüyor sevgiye aç gözler sen gülüyorsun sonra ay gülüyor,toprak gülüyor,ağaç gülüyor,dağ gülüyor,yağmur ve karda şarkı söylüyor neşeli neşeli bense o sırada seni kilo metrelerce uzaklardan izlemekteyim daha sonra susuyor her kalp ve zaman akmaya başlıyor ben yine seni izliyorum saniyeler,dakikalar,saatler,günler,aylar,yıllar ve asırlar geçiyor seni izlerken ama ben sadece bir dakika gibi of çekiyorum derinden sonra kendime bir söz daha veriyorum ve kapatıyorum sana olan her defteri sen arkanı dönüm salına salına gidiyorsun karanlığa doğru ve bir anda uyanıyorum sensizliğe yeniden,yeniden,yeniden kapatıyorum gözlerimi fakat seni göremiyorum ve bir anda her yer ışıkla kaplanıp kör oluyor gözlerim zamandan bir fısıltı,artık vade doldu hesap günü geldi...Şaşkınlığımı daha üstümden atamadan bir kişi geliyor o ışıktan sorgular ardı ardına hızlanırken bir soruda duruyor ''ne kadar sevdin'' konuşmak istiyorum kelime haznem hayallere bile sığdıramıyor defterleri gösteriyorum inanmıyor kelimelere,kitapları gösteriyorum inanmıyor kafiyelere sonra dağlar bayırlar uzayıp gidiyor en sonunda kalbimi gösteriyorum biraz düşünüyor ve anladım dön sevdiğine...

Hitaben

Sen kalbime hitaben,şiirlerim sana,sen dünyaya hitaben,kalbim uzaya,ben sana hitaben sen başkasına ben seni beklerken sen başkasıyla,ve güneş kadar parlak bakışların kapatır göz perdelerimi,ama olmayan kalbinde kaybolmak ne kadar zor olabilir ki,şimdi kısa bir şiir benden sana

Sana hitaben kalbinden çıkar beni
Sana hitaben dünyadan sil beni
Sana hitaben uçurumlara göm beni
Sana hitaben sil de kurtar beni

Bana hitaben hep bir damla kan
Bana hitaben kalmış açıkça zan
Bana hitaben çok zalim yalan
Bana hitaben bıkmış sessiz alkışlardan

Yani sana hitaben bu dünya sen istesen de istemesen de ben seni severken ne zaman seni zorladım ey yar yada ne zaman ısrar ettim beni sev diye,sen sevmesen de benim yanımda olsaydın ne olurdu incilerin o kadar çok ki bir kaç tanesi dökülse kaç yıllık aşk için çok mu benim sevgim sana gerçekten çok mu,yada ben aslında bir var bir de yokmuyum senin gezegenin de.zaten çoktan kayboldum sensizlikte ve yoğun siste....

O AĞAÇ

bazen sana bakar gözlerim bazende uzun bir yolda durmakta olan ağaca,ikinizin arasında ki tek fark o senden daha yeşil ve canlı çok konuşmuyor,yalan söylemiyor,aldatmıyor en önemlisi de senin gibi hep ihanet etmiyor bana.O ağaç tam 13 yıldır dikili gönlümdeki tarlada sen onunla geldin benim ıssız dünyama onunla büyüdün filizlendin,daha bir fidanken tanıştın onunla o daha ilk uzayışını kutlarken sen onun kalbinde taht kurdun oda senin sevginle platonik bir şekilde büyüdü sen ona yüz verip suladın oda sevildiğini sandı ve dahada büyüdü sen ona yaslanınca oda bazen utancından sarı sarı döktü yapraklarını sen ona ümit verdin oda dayanamadı en sonunda dile geldi açtı bütün düşüncelerini,sen kabul etmedin ilk önce ama daha sonra bir pamuk gibi yumuşadın 5 aylık maratonda beraber koştun acımasız hayatın yollarında ama öyle bir şey yaptın ki o ağaca bir anda soluverdi yaprakları acı ve ızdırabla çürüdü,kökleri zamanla bıraktı toprağı sonra devrildi bir an garip garip baktı yan bir şekilde gittiğin yola belki gelirsinde bir anda canlanırım diye fakat öyle bir şey gördü ki artık toprağa yalvardı ne olur al beni de evine diye ve kayboldu sensizlikte benim gönlümde....

19 Mart 2014 Çarşamba

sildim

Seni sildim ben;kalbimden gönlümden sildim seni öyle bir sildim ki sanki daha önce kimse seni görmemiş ve duymamış gibi kayboldun karanlıkta...Seni sildim ben;uzayın derin boşluğuna yolladım seninle olan her bir şiiri,öyküyü,masalı,romanı,gazeteleri,yorumları,mektupları ve aklıma gelmeyen sildiğim hayatları...Seni sildim ben bazen bir silgi ile bazen de bir kurşun kalemle,bazen bir cümlemde sildim bazende bir şiirimde,bazende benim olmayan kalbimde,fakat sen mürekkeple yazılmış gibi kaldın gönlümde,sen giderken ne varsa sana dair aldın içimden,ben sana haykırdıkça duygularımı sen döndün bana sırtını zaman sana izin vermedi ama bak şimdi yaşlandın sen bedenin yaşlanmasa da ruhun inatçı bir bunak gibi unutmak istiyor sana olan sevgimi,bak yine bir damla kan damladı serum vurdu kalbime senin yaşlı doktorların bende benim olan hemşireme gittim artık seni kalbimden de gönlümden de hayatımdan da sildim ben seni   SİLDİM

10 Mart 2014 Pazartesi

eksiklik

Bir erkek gidince;

Kentin tüm yolları çökmüş,
Dağları yan yatmış gibi olur.
Bir erkek gidince,
Raflarda kalır dizi dizi kitaplar,
çekmecede dosyalanmış evraklar,
ödenmiş senet koçanları, su, elektrik faturaları, banka dekontları,
maaş ekstreleri, taksit tarihleri, kalın bir defter içinde doğum günleri,
baş başa çekilmiş gülen resimler,
telefonlar, görüşme günleri, araba anahtarı, cep telefonu, dizüstü bilgisayar,
Boynunu büker kalır.

Bir erkek gidince;

Susar dış kapının gürültüsü,
Kahvaltı için ekmek almaya, gazete getirmeye giden olmaz.
'Gelince ne gerekli?' diye telefon eden,
'Hazırlan, akşam gidiyoruz' diyen,
'Boyunbağım nerede?'
'çoraplarım yıkanmamış mı?',
'Hani beyaz gömleğim?',
'Anahtarımı unuttum!',
'Sahi, saatim evde mi kalmış!'
'Evlenme yıldönümümüz dün müydü?' Sesleri eksilir..

Bir erkek gidince;

Ev kapanmaz ama ışıkları söner, karanlığa gömülür..

Bir erkek gidince bir evden;

Bir dede,
bir baba,
bir oğul,
bir ağabey,
bir dayı,
bir amca,
bir kuzen,
bir yeğen,
bir torun,
bir delikanlı,
bir sevgili,
bir yiğit,
bir savaşçı,
bir barışsever,
göklerden bir kartal,
ormandan bir aslan,
bir günün aydınlık kısmı,
beynin yarısı,
mevsimlerden yaz olanı,
kolun iş göreni,
ayağın adım atanı kesilir.
kısacası
bir erkek gidince yatağın yarısı buz kesilir..

KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle
saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler.. .
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu u nutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse
anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir
temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci.. .
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar,
dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...' duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalma'nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın
gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında.

Ki Sen

Kalbim sıkışık bu koca evrende,içimde tutamadım artık, yazmak istediğim için doldurdum keselere mürekkepleri,durmadan yazmak için çabaladım....